Kundak | Konular | Kitaplar

Özgü Namal Özel Röportaj


Yıllar sonra tiyatro sahnesinde “Kuçu Kuçu” ile oyunculuğunu sınayan Özgü Namal, diğer yandan da son dönemin en çok satan romanlarından “Kahperengi”den uyarlanan diziyle hayranlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Namal, heyecanını InStyle Home dergisiyle paylaştı.

Bir süredir sesi soluğu çıkmayan Özgü Namal’ın 2013’ün ilk günlerinde gündeminde hem tiyatro hem de yeni başlayacak dizisi var. “Hanımın Çiftliği”, reklam çekimleri ve geçen yıl kısa bir süre devam eden “Koyu Kırmızı”nın ardından sakin bir dönem geçiren Namal, şimdi kapısındaki yoğun tempoya hazır!
En son beş yıl önce Ferhan Şensoy’la birlikte “Kiralık Oyun”la tiyatro sahnesine çıkan Namal, bu kez Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu’nun “Kuçu Kuçu” isimli oyununda Selen Uçer’le birlikte rol alıyor. Bu projenin onu çok heyecanlandırdığı da gözlerindeki pırıltıdan hemen anlaşılıyor zaten.

Büyük Londra Oteli’nin Orient odasında bir yandan orta şekerli Türk kahvesinden bir yudum alırken diğer yandan da akşamki oyundan önce yapılacak son provaya zamanında yetişip yetişemeyeceğini kontrol etmek için saatine bakıyor. Üzerinde gri skinny jean’iyle uyumlu kazağı ve kalın botlarıyla kışın bu soğuk günlerine karşı önlemini almış. Aynı zamanda da oldukça sade ama çekici duruyor.

SAHNE, OYUNCUNUN KENDİSİNİ SINADIĞI BİR PLATFORM

“Hanım’ın Çiftliği dizisi nedeniyle birkaç yıl İstanbul’dan uzak kaldığım için tiyatroya vakit ayırmam mümkün değildi. Geriye döndükten sonra hep aklımdaydı. Uzun zamandır da elimdeki oyunları okuyordum. İçime sinen, ‘Ne güzel iş yapıyoruz’ diyebildiğim bir oyun sahnelemek için araştırmalarım sürüyordu. Tam böyle bir dönemde dizi setinde birlikte çalıştığım arkadaşım Selen Uçer’den geldi ‘Kuçu Kuçu’. O dönemde teklif edilen klasik rollerden oldukça farklıydı rolüm. O yüzden dikkatimi çekti. Laques Lacan isimli Fransız psikiyatrın torununun yazdığı bir eser bu. Bu da tekstin psikolojik yapısının ve karakterlerin oldukça derinlikli olmasını sağlamış. Bu üç boyutlu karakterler de beni heyecanlandırdı. Ve oyunu yapmaya karar verdik” diye anlatıyor “Kuçu Kuçu”nun ortaya çıkma sürecini. 15 Aralık’ta prömiyer yapan oyun, 2013 boyunca da İstanbul’un farklı sahnelerinde perde açacak.


Tiyatroda olmak, yaşattığı tatmin duygusunun yanı sıra oyunculuğunu sınadığı bir platform Namal için... “Sahne bir yapı taşı. Oyuncunun kendini sınadığı bir platform... Bedenim, sesim ne durumda diye kontrol edebileceğiniz bir alan. Ben de oyunculuk durumumun bulunduğu noktayı merak ediyordum açıkçası. Bana çok iyi geldi. Eksiklerimi tamamladım, fazlalıklarımı törpüledim” derken iki saat boyunca sahnede hiç durmadan konuşan iki kadının metnin yanı sıra bedenden sese kadar çok alanda antreNman yaptığını söylüyor. Bu arada yapılan rejimler, uygulanan antreNmanlar da ortaya iyi bir görüntü çıkarmak için...

BU AŞK HİKAYESİ BİLDİKLERİNİZDEN FARKLI

Bir yandan provalar devam ederken diğer yandan da gelen teklif üzerine “Kahperengi” kitabını okumaya başlamış Namal. Çekimleri kısa süre önce başlayan bu dizi ocak ayının sonlarında ekranda olacak.

Bu aşk hikayesi Namal’ı oldukça etkilemişe benziyor: “Bir aşk hikayesi bu, ama bildiklerimizden biraz daha farklı... Kavuşmaktan çok kavuşamama hikayesi. Ekranda son zamanlarda daha kalabalık, dönem dizileri izliyoruz, böyle aşk hikayeleri görmüyoruz. ‘Hanım’ın Çifliği’nden sonra başka dönem dizileri için de teklifler geldi. Ama ben yaptığım işlerin benzerlerini tekrarlamak istemiyorum. Yenilenmeyi, yenilik yapmayı seviyorum. Daha modern ve yeni bir şey yapmak istiyordum. Çok güzel denk geldi.”

Dinlenmek için gittiği Adana’da yoğun set programı dışında bu amacına ulaşmış güzel oyuncu. İki yıl bir otel odasında yaşayınca, keyfinin yerinde olması için eşyalara ihtiyacı olmadığını, insanın kendi neşesini yanında götürebildiğini görmüş. Sakinlik, doğallık iyi gelmiş ona...

Sonrasında dizi bitip de İstanbul’a döndüğünde ise bu kez İstanbul’a alışmak zor olmuş. “Ben İstanbul’da ne yapıyordum?” diye geçirmiş içinden pek çok kez.

İNSANLAR SADECE ALGIDA YAŞLANIR

Onu en çok heyecanlandıran şeylerden biri de yaptığı seyahatler olmuş. “Seyahati o kadar çok seviyorum ki. Bali’ye, New York’a, Londra’ya, Bozburun’a, bütün Yunan Adaları’na gittim bir yıl içinde. Seyahatin beni geliştirdiğine, pek çok şey öğrettiğine inanıyorum” derken ilk fırsatta gitmek üzere yeni rotalar seçiyor kendine.

O bunları anlatırken ister istemez pürüzsüz tenine, parlak saçlarına takılıyor göz. Özgü Namal hiç mi yaşlanmayacak acaba?

“Ben de merak ediyorum” diyor gülerek. “Kendine çok iyi bakmak yetmez yavaş yaşlanmak için. Sanırım insanın genlerinin de bunu desteklemesi lazım. Benim anneanne tarafım Selanik’ten, baba tarafım Makedonya’dan. Oralardaki insanların saçı, teni biraz daha güzel. Sanırım ben de onlardan bir şeyler almışım. Bunun dışında beyaz tellerimi boyatıyorum. Kendime bakıyorum ama benim için bakım, krem sürmek ya da beslenmeye dikkat etmek değildir. Benim için insanın kendine bakması zihinde başlayıp zihinde bitiyor. Zihinsel farkındalığı artırmak çok önemli. İnsan aslında yaşlanmaz, sadece algıda yaşlanır. Bunlar bize öğretilen şeyler. Yaşlanmamayı seçmek, farklı yaşamayı, farklı olmayı seçmek insanın kendi elinde.”


KİMLİĞİMDE TR YERİNE FR YAZSA BUGÜN DÜNYA ÇAPINDA OYUNCUYDUM

InStyle dergisi, bu sçekimden beş gün önce Özgü Namal’ın kapak kızı olduğunu Twitter hesabından duyurmuştu. O andan itibaren Namal’a iletilmek üzere pek çok soru yolladı sevenleri. İşte o sorular arasından seçilenler ve Namal’ın yanıtları...

Müzikalde oynamayı düşünür müsünüz?

- Çok şahane bir sesim yok ama şarkı söylemeye bayılıyorum. Keşke çok güzel müzikaller yazılsa, bestelense, biz de gümbür gümbür oynasak. Ne kadar güzel olur...

Yurt dışında yaşasaydınız şu anda bulunduğunuzdan farklı bir noktada olur muydunuz?

- Kesinlikle. Her zaman derim, kimliğimde TR yerine FR yazsaydı bugün dünya çapında bir oyuncuydum. Malesef bu ülkemizin gerçeği. Oyunculuk yapmamıza müsade etmeyen pek çok şeyle mücadele etmek zorunda kalıyoruz.

Oyunculuk yapmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?

- Ya iç mimar olurdum ya da mutfakla ilgili bir iş yapardım. Mutfaktaki spontan yaratıcılığa ve iç mimarideki yaratıcılığa çok hayranım. Yani yine işin içinde bir çeşit yaratıcılık olurdu.

Hayatınızda dönüp değiştirmek istediğiniz bir olay olsaydı, hangisini değiştirmek isterdiniz?

- Yaşadığım hiçbir şeyi, hiçbir zaman değiştirmek istemem. Hatalar, iyilikler... Bugünkü beni ben yapan detaylar hepsi.

Hayatınızdaki en özel insan kim?

- Tek bir insan söylemem mümkün değil. Kimseyi kıramam. Özel insanlar var. Ailem, sevdiğim adam, kardeşim.

Yazı: Pınar ÇELİKEL